Lütfi  Vural
Köşe Yazarı
Lütfi Vural
 

AMAZON’UN KALBİNDE, GEDİZ’İN SESSİZ ÇIĞLIĞI

Dünya, bir kez daha nefesini tutmuş durumda. Küresel iklim politikalarının en kritik buluşması olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP30), bu kez dünyanın en büyük yağmur ormanlarının kıyısında, Brezilya’nın Amazon kapısı Belem kentinde yapılacak. Sembolik mi? Elbette değil. Bu tercihin diplomatik bir rastlantı olmadığını biliyoruz. Çünkü bu yılki zirve, sadece bir diplomasi vitrini değil; gezegenin geleceğini belirleyecek bir dönüm noktası olacak. Çünkü Amazon, gezegenimizin nefes aldığı son akciğerlerinden biri… Ve bu akciğer artık nefes almakta zorlanıyor. Her saniye onlarca ağaç kesiliyor, binlerce canlı türü sessizce yok oluyor. Amazon ormanları, sadece yeşilin değil, suyun, yaşamın ve umudun sembolü. Yağmur ormanları, havadaki karbondioksiti yutarak dünyayı serinletiyor, milyonlarca kilometre ötedeki ekosistemlerin bile iklim dengesini koruyor. İşte bu yüzden COP30’un Amazon’un ortasında yapılması, insanlığın kendi vicdanıyla yüzleşmesidir. Belem, bir anlamda dünyanın aynası olacak. Bir tarafta yeşilin en canlı tonları, diğer tarafta kuruyan nehirler, solan umutlar… BİR UÇTA AMAZON, DİĞER UÇTA GEDİZ Belem’de yağmur sesleri, yaprakların arasında yankılanırken; biz burada Gediz Ovası’nda toprağın çatlayan sesini duyuyoruz. Bir uçta suyun bolluğu, diğer uçta suyun tükenişi. Oysa her ikisi de aynı gezegenin damarları… Birinin kanı çekildiğinde, diğeri de hastalanıyor. Gediz Havzası, Ege’nin bereketli kalbi. Binlerce yıldır bağlara, zeytinliklere, tarlalara can veren bir su yolu.Ama bugün o damarlar giderek kuruyor. Barajlar dolmuyor, yeraltı suları derine iniyor, çiftçi toprağına hasretle bakıyor.Kuraklık artık bir mevsimsel sorun değil; kalıcı bir dönüşümün habercisi. Amazon’un kaybı nasıl küresel bir felaketse, Gediz’in tükenişi de yerel bir trajedi.İkisi farklı coğrafyalarda olsa da aynı hikâyenin iki sahnesi.Birinde ormanlar kesiliyor, diğerinde yeraltı suları tükeniyor.Sonuç aynı: Yaşamın dengesi bozuluyor. SUYUN GELECEĞİ, GELECEĞİN SUYU COP30, “su”yun aslında “gelecek” demek olduğunu hatırlatmalı.Çünkü su sadece içtiğimiz bir madde değil, her şeyin özü.Bir damla suyun yokluğu, bir tarlanın, bir köyün, bir uygarlığın sessizce sonu olabilir. Bilim insanları, önümüzdeki yıllarda savaşların petrol için değil, su için çıkacağını söylüyor. Ama belki de savaşmadan önce, suya yeniden saygı duymayı öğrenmemiz gerek.Suya sahip olmak değil, onu korumayı bilmek gerek. Amazon’un göğsünde biriken o sonsuz nem, Gediz’in kuruyan toprağına umut olabilir, eğer dinlemeyi bilirsek.Dünya bize her gün aynı mesajı gönderiyor:“Doğayı korumak, kendini korumaktır.” Belem’de liderler bir kez daha kürsülere çıkacak, yeni anlaşmalar imzalanacak, süslü bildiriler okunacak.Ama Amazon’un ağaçları imza değil, eylem bekliyor.Gediz’in toprağı açıklama değil, yağmur istiyor.Artık kelimelerin değil, iradenin zamanı.Dünya büyük bir ağaç gibidir. Amazon onun gövdesi, Gediz ise köklerinden biridir.Birini kaybedersek, diğeri de solacaktır. Belem’deki zirve, yalnızca Amazon’un değil, Gediz’in, Anadolu’nun, hepimizin geleceğini konuşacak aslında.Yeter ki biz, bu kez gerçekten duyalım.Çünkü suyun sesi, yaşamın son melodisidir…
Ekleme Tarihi: 28 Ekim 2025 -Salı

AMAZON’UN KALBİNDE, GEDİZ’İN SESSİZ ÇIĞLIĞI

Dünya, bir kez daha nefesini tutmuş durumda. Küresel iklim politikalarının en kritik buluşması olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP30), bu kez dünyanın en büyük yağmur ormanlarının kıyısında, Brezilya’nın Amazon kapısı Belem kentinde yapılacak. Sembolik mi? Elbette değil. Bu tercihin diplomatik bir rastlantı olmadığını biliyoruz. Çünkü bu yılki zirve, sadece bir diplomasi vitrini değil; gezegenin geleceğini belirleyecek bir dönüm noktası olacak. Çünkü Amazon, gezegenimizin nefes aldığı son akciğerlerinden biri… Ve bu akciğer artık nefes almakta zorlanıyor. Her saniye onlarca ağaç kesiliyor, binlerce canlı türü sessizce yok oluyor.

Amazon ormanları, sadece yeşilin değil, suyun, yaşamın ve umudun sembolü. Yağmur ormanları, havadaki karbondioksiti yutarak dünyayı serinletiyor, milyonlarca kilometre ötedeki ekosistemlerin bile iklim dengesini koruyor. İşte bu yüzden COP30’un Amazon’un ortasında yapılması, insanlığın kendi vicdanıyla yüzleşmesidir. Belem, bir anlamda dünyanın aynası olacak. Bir tarafta yeşilin en canlı tonları, diğer tarafta kuruyan nehirler, solan umutlar…

BİR UÇTA AMAZON, DİĞER UÇTA GEDİZ

Belem’de yağmur sesleri, yaprakların arasında yankılanırken; biz burada Gediz Ovası’nda toprağın çatlayan sesini duyuyoruz.
Bir uçta suyun bolluğu, diğer uçta suyun tükenişi.
Oysa her ikisi de aynı gezegenin damarları…
Birinin kanı çekildiğinde, diğeri de hastalanıyor.

Gediz Havzası, Ege’nin bereketli kalbi. Binlerce yıldır bağlara, zeytinliklere, tarlalara can veren bir su yolu.Ama bugün o damarlar giderek kuruyor. Barajlar dolmuyor, yeraltı suları derine iniyor, çiftçi toprağına hasretle bakıyor.Kuraklık artık bir mevsimsel sorun değil; kalıcı bir dönüşümün habercisi.

Amazon’un kaybı nasıl küresel bir felaketse, Gediz’in tükenişi de yerel bir trajedi.İkisi farklı coğrafyalarda olsa da aynı hikâyenin iki sahnesi.Birinde ormanlar kesiliyor, diğerinde yeraltı suları tükeniyor.Sonuç aynı: Yaşamın dengesi bozuluyor.

SUYUN GELECEĞİ, GELECEĞİN SUYU

COP30, “su”yun aslında “gelecek” demek olduğunu hatırlatmalı.Çünkü su sadece içtiğimiz bir madde değil, her şeyin özü.Bir damla suyun yokluğu, bir tarlanın, bir köyün, bir uygarlığın sessizce sonu olabilir.

Bilim insanları, önümüzdeki yıllarda savaşların petrol için değil, su için çıkacağını söylüyor. Ama belki de savaşmadan önce, suya yeniden saygı duymayı öğrenmemiz gerek.Suya sahip olmak değil, onu korumayı bilmek gerek.

Amazon’un göğsünde biriken o sonsuz nem, Gediz’in kuruyan toprağına umut olabilir, eğer dinlemeyi bilirsek.Dünya bize her gün aynı mesajı gönderiyor:“Doğayı korumak, kendini korumaktır.”

Belem’de liderler bir kez daha kürsülere çıkacak, yeni anlaşmalar imzalanacak, süslü bildiriler okunacak.Ama Amazon’un ağaçları imza değil, eylem bekliyor.Gediz’in toprağı açıklama değil, yağmur istiyor.Artık kelimelerin değil, iradenin zamanı.Dünya büyük bir ağaç gibidir. Amazon onun gövdesi, Gediz ise köklerinden biridir.Birini kaybedersek, diğeri de solacaktır.

Belem’deki zirve, yalnızca Amazon’un değil, Gediz’in, Anadolu’nun, hepimizin geleceğini konuşacak aslında.Yeter ki biz, bu kez gerçekten duyalım.Çünkü suyun sesi, yaşamın son melodisidir…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.