Ege’nin bereketli toprakları artık susuzlukla boğuşuyor.
Bir zamanlar Gediz coşar, Marmara Gölü’ne can taşırdı.
Şimdi ne Gediz’in sesi var ne de gölün maviliği.
Toprak susuz, kuşlar gitti, umut derine gömüldü. Yıllardır “Kuraklık Eylem Planı” deniyor.
Toplantılar yapılıyor, raporlar hazırlanıyor.
Ama sahada ne değişiyor?
Durum daha da kötüye gidiyor!
Planlar kâğıt üstünde, toprakta yok.
Suyun dili anlaşılmadıkça, hiçbir plan işe yaramaz.
Şimdi ne Gediz’in sesi var ne de gölün maviliği.
Toprak susuz, kuşlar gitti, umut derine gömüldü. Yıllardır “Kuraklık Eylem Planı” deniyor.
Toplantılar yapılıyor, raporlar hazırlanıyor.
Ama sahada ne değişiyor?
Durum daha da kötüye gidiyor!
Planlar kâğıt üstünde, toprakta yok.
Suyun dili anlaşılmadıkça, hiçbir plan işe yaramaz.
KURAKLIK EYLEM PLANLARI NEDEN UYGULANAMIYOR?
Her yıl aynı haberleri okuyoruz:
“Kuraklık Eylem Planı hazırlandı.”
Toplantılar yapılıyor, belgeler yayınlanıyor, raporlar hazırlanıyor.
Ama sahada değişen bir şey yok.
Neden mi?
Çünkü plan var ama uygulama yok. Kurumlar arası koordinasyon eksik, denetim yetersiz, yerel halk sürece dahil edilmiyor.
Bir masa etrafında buluşması gereken çiftçi, sanayici, belediye ve bakanlıklar hâlâ ayrı ayrı hareket ediyor.
Su yönetimi “havza bazlı” olması gerekirken, sınır bazlı yürütülüyor.
Her il kendi suyunu kurtarma telaşında, oysa doğa il sınırı tanımıyor.
“Kuraklık Eylem Planı hazırlandı.”
Toplantılar yapılıyor, belgeler yayınlanıyor, raporlar hazırlanıyor.
Ama sahada değişen bir şey yok.
Neden mi?
Çünkü plan var ama uygulama yok. Kurumlar arası koordinasyon eksik, denetim yetersiz, yerel halk sürece dahil edilmiyor.
Bir masa etrafında buluşması gereken çiftçi, sanayici, belediye ve bakanlıklar hâlâ ayrı ayrı hareket ediyor.
Su yönetimi “havza bazlı” olması gerekirken, sınır bazlı yürütülüyor.
Her il kendi suyunu kurtarma telaşında, oysa doğa il sınırı tanımıyor.
İZMİR İÇİYOR, MANİSA ÇEKİYOR
İzmir’in içme suyu ihtiyacının büyük kısmı Manisa’daki Sarıkız derin kuyularından karşılanıyor.
Ama o kuyular artık hem Manisa’yı hem İzmir’i zorluyor.
Çünkü yeraltı suları her yıl biraz daha derine kaçıyor.
Eskiden 80 metrede bulunan suya şimdi 300 metrede ulaşılıyor. Bu da hem enerji maliyetini artırıyor hem de yeraltı ekosistemini yok ediyor.
Toprak altından su çekiyoruz ama yerine koymuyoruz.
Bir gün o kaynaklar da tükenirse, çeşmeden akacak ne kalır?
Ama o kuyular artık hem Manisa’yı hem İzmir’i zorluyor.
Çünkü yeraltı suları her yıl biraz daha derine kaçıyor.
Eskiden 80 metrede bulunan suya şimdi 300 metrede ulaşılıyor. Bu da hem enerji maliyetini artırıyor hem de yeraltı ekosistemini yok ediyor.
Toprak altından su çekiyoruz ama yerine koymuyoruz.
Bir gün o kaynaklar da tükenirse, çeşmeden akacak ne kalır?
MARMARA GÖLÜ ARTIK BİR ANI
Bir zamanlar kuş cenneti olan Marmara Gölü, yanlış su yönetimi yüzünden artık haritada bir gölgeye dönüştü.
Gördes Çayı baraja bağlandı ve göl kendi kaderine bırakıldı.
Binlerce kuş, balık, canlı yok oldu.
Köylü üretimden koptu, gölün etrafındaki yaşam sessizliğe gömüldü.
Marmara Gölü sadece bir su kaynağı değil, Ege’nin vicdanıydı.
Gördes Çayı baraja bağlandı ve göl kendi kaderine bırakıldı.
Binlerce kuş, balık, canlı yok oldu.
Köylü üretimden koptu, gölün etrafındaki yaşam sessizliğe gömüldü.
Marmara Gölü sadece bir su kaynağı değil, Ege’nin vicdanıydı.
SU YÖNETİMİ KAĞITTA DEĞİL, HAYATTA OLMALI
Kuraklık eylem planları neden uygulanamıyor?
Çünkü kurumlar arası kopukluk var, denetim yok, yerel halk sürece dahil edilmiyor.
Oysa çözüm belli:
Su yönetimi havza bazında tek elden yürütülmeli.
Tarımsal sulama modernleşmeli, sanayi geri dönüşüm suyuna geçmeli.
Belediyeler kayıp-kaçak oranlarını azaltmalı. Kuraklık artık kapımızda değil, evimizin içinde.
Gediz çekiliyor, Marmara Gölü kuruyor, Sarıkız derinleşiyor…
Ama hâlâ planları konuşuyor, uygulamayı erteliyoruz.
Unutmayalım: Suyu kaybeden, geleceğini kaybeder.
Ege’nin sesini, Gediz’in suyunu, toprağın nefesini korumak için bugün harekete geçmezsek, yarın artık çok geç olacak.
Çünkü kurumlar arası kopukluk var, denetim yok, yerel halk sürece dahil edilmiyor.
Oysa çözüm belli:
Su yönetimi havza bazında tek elden yürütülmeli.
Tarımsal sulama modernleşmeli, sanayi geri dönüşüm suyuna geçmeli.
Belediyeler kayıp-kaçak oranlarını azaltmalı. Kuraklık artık kapımızda değil, evimizin içinde.
Gediz çekiliyor, Marmara Gölü kuruyor, Sarıkız derinleşiyor…
Ama hâlâ planları konuşuyor, uygulamayı erteliyoruz.
Unutmayalım: Suyu kaybeden, geleceğini kaybeder.
Ege’nin sesini, Gediz’in suyunu, toprağın nefesini korumak için bugün harekete geçmezsek, yarın artık çok geç olacak.