Ramazan Duman
Köşe Yazarı
Ramazan Duman
 

HANGİSİNİ BOYKOT EDELİM?

Bugünkü köşe yazımı sadece bir konu üzerine değil, genel olarak son günlerde yaşadığımız ve duyduğumuz konular üzerine olacaktır. Dilimizin döndüğünce naçizane fikirlerimi yazmaktan mutluluk duyacağım. ASKIDA EKMEK KONUSUNDA BAHÇELİ VE ERDOĞAN POLEMİĞİ Son köşe yazımda Bahçeli'nin askıda ekmek kampanyasından bahsetmiştim. 21.yüzyülın Türkiye'sinde askıda ekmek bana göre gerilerde kalmış bir gelenekti. Nitekim Sayın Erdoğan’a aynı soru sorulunca, Sayın Cumhurbaşkanı soru soran gazeteciye dönerek "Bırakın Allah’ınızı severseniz ya… Ya böyle bir şey var mı Türkiye’de ya… Yani bugün evine ekmek götüremeyen biri var mı Türkiye’de ya… İnanıyor musunuz bunlara?” diyerek cevapladı. O zaman akıllara şu soru geliyor. Ülkemizde askıda ekmeğe muhtaç insan var mı, yok mu? Sayın Bahçeli'ye göre var. Ama Sayın Erdoğan’a göre yok. Ya da var, hükümet bunu söylemek istemiyor. Bunun en iyi kararını halkımız verecektir. HEP BİZİM ÜLKEMİZ Mİ BOYKOT YAPACAK? Fransa Başkanı Macron'un sultanlar sultanı Efendimize hakaretler yapması, Macron'un şımarık, cahil ve zavallı olduğunu gösteren bir delildir. Peki, biz Müslüman ülkelerin hiç mi suçu yok? Biz konuşturmuyor muyuz bu insanları? Niye Osmanlı zamanında konuşamıyordu bu insanlar? Neden hakaret edemiyorlardı bir düşünün? Ne yani kendini bilmez bir lider, Efendimize hakaret edecek ve bizde elimizden hiç bir şey gelmeyerek hemen o ülkenin mallarını boykot edeceğiz, öylemi? Biz Müslümanlar olarak peygamberimize yapılmış hakareti asla unutmayız. Gereken tepkinin verilmesi için tüm Müslümanlar vazifelidir. İslam’ı daha güzel yaşamak, İslam’ı daha güzel anlamak, İslam’ı hayatımızın merkezine koymak… Örnek alınacak, kıskanılacak bir yaşam tarzını ortaya koymak, israftan kaçmak, ülkesi için çalışmak, teknoloji üretmek, milli ve yerli olan her şeyimize sahip çıkmak… YABANCI ŞİRKETLER HER YERİMİZİ SARMIŞ, UYANALIM ARTIK! Neredeyse artık milli ve yerli diye bir şey kalmadı ülkemizde. Hangi ürünün kime ait olduğu belli bile olmuyor. El altından satılan hisseler, adı değişmeyen firmalar, Türk malıymış gibi gösterilen ürünler… İçtiğimiz su, içtiğimiz süt, yediğimiz peynir, ekmek, giyim, teknoloji, sağlık, banka, çoğu satılmış durumda... Hem de yabancılara. Mesela Yıldız Holding bünyesindeki Ak Gıda bundan beş yıl önce Fransız gıda devi GROUPE LACTALİSE satıldı… Her ülkemize saldırı olunca boykot etmeye kalkarsak, sanırım bizim ülkemiz de sıkıntı yaşar. Birçoğunuz yerli diye bildiğiniz, boykot etmeye kalkınca nelerin olabileceğini aşağıda vereceğim. Hangi ürün kime ait okuyunca gözlerinize inanamayacaksınız. Evet, üretimin olmadığı ya da üretenin sahip çıkılmadığı bir ülke olduğumuz sürece, biz kimseyi boykot edemeyiz. İşte yerli diye bilinen ve yabancılara sattığımız firmalardan bazıları: Telsim İngilizlere, araç muayene işi Almanlara, Başak Sigorta Fransızlara, Adabank Kuveytlilere, Avea Lübnanlılara, Tekel’in içki bölümü Amerikalılara, Tekel’in Sigara Bölümü ABD ve İngilizlere, Finansbank Yunanlılara, Oyakbank Hollandalılara, Denizbank Belçikalılara, Türkiye Finans Kuveytlilere, Cbank İsraillilere, MNG Bank Yunanlılara, Dışbank Hollandalılara, Yapı Kredi’nin yarısı İtalyanlara, Beymen’in yarısı ABD’lilere, Enerjisan’ın yarısı Avusturyalılara, Garanti’nin yarısı Amerikalılara, Eczacıbaşı İlaç Çeklere, İzocam Fransızlara, Demir Döküm Almanlara, Döktaş Finliye, POAŞ Avusturyalılara, Migros İngilize, TGRT (Fox) Amerikalıya, MNG Kargo Dubaililere… İşte değerli okurlarım, gelin siz boykot edin. Bir dönem bu firmaların tamamı yerli ve milliydi. Emperyal güçler o kadar iyi çalışmış ki, elimizde avucumuzda ne varsa sömürmüşler. Artık savaş cephede değil, masa başında parayla yapılıyor. Tez zamanda uyanan ve gerçekleri gören bir halk olmak dileğiyle... BAŞIMIZ SAĞ OLSUN, GEÇMİŞ OLSUN İZMİR Deprem demeyeceğim, yine insan hırsı ve aç gözlülüğünden 25 canımızı yitirdik. Masumca biriktirilen paralarla, sevinçle aldıkları evler, onlara mezar oldu. Nereden bileceklerdi huzur ve mutlu bir yaşam sürecekleri evlerinin gün gelip onlara mezar olacağını. Bir mahalle düşünün ki, çoğu binalar sağlam dururken aradan bazıları yıkılıyor. Ve sonuç 17 Ağustos depreminde olduğu gibi, malzemeden çalma ve kalitesiz yapılar. Sadece depremden depreme konuşuyor uzmanlar. Yapı denetimleri, kentsel dönüşüm hikaye... 40 yıllık binayı alıyorsun bir mantolama, bir boya, bir de cephe giydirdin mi, al sana sıfır bina öylemi? Manisa böyle eski binalarla dolu ve her gün mantolama yapılıyor. Belediyeden bir Allah kulu gelip de “siz mantolama için bu binaya sağlamlık raporu aldınız mı” diye sormuyor. “Kimse binasına sağlamlık raporu almadan mantolama yapamaz” demek bu kadar zor mu? İNSAN MÜSVETTELERİ En üzüldüğüm nokta ise böyle acılı bir günde sosyal medyadan insanlık evresini tamamlayamayan insan müsveddelerinin deprem üzerinden insanları ve yaşadıkları yeri eleştirmeleri. Bunlara insan bile diyemiyorum. Depremi ve başımıza gelen felaketleri halkın yaşayışına ve dini esaslarına göre değerlendirmek kimsenin haddine değil. Acı bizim acımız, ölenler bizim canımız. Ama hiç kimsenin, özellikle bu işin başından sonuna kim sorumluysa, bizi televizyon karşısında bir canın kurtulması için ümitle bekletmeye hakkı yoktur.
Ekleme Tarihi: 02 Kasım 2020 - Pazartesi
Ramazan Duman

HANGİSİNİ BOYKOT EDELİM?

Bugünkü köşe yazımı sadece bir konu üzerine değil, genel olarak son günlerde yaşadığımız ve duyduğumuz konular üzerine olacaktır. Dilimizin döndüğünce naçizane fikirlerimi yazmaktan mutluluk duyacağım.

ASKIDA EKMEK KONUSUNDA BAHÇELİ VE ERDOĞAN POLEMİĞİ

Son köşe yazımda Bahçeli'nin askıda ekmek kampanyasından bahsetmiştim. 21.yüzyülın Türkiye'sinde askıda ekmek bana göre gerilerde kalmış bir gelenekti. Nitekim Sayın Erdoğan’a aynı soru sorulunca, Sayın Cumhurbaşkanı soru soran gazeteciye dönerek "Bırakın Allah’ınızı severseniz ya… Ya böyle bir şey var mı Türkiye’de ya… Yani bugün evine ekmek götüremeyen biri var mı Türkiye’de ya… İnanıyor musunuz bunlara?” diyerek cevapladı. O zaman akıllara şu soru geliyor. Ülkemizde askıda ekmeğe muhtaç insan var mı, yok mu? Sayın Bahçeli'ye göre var. Ama Sayın Erdoğan’a göre yok. Ya da var, hükümet bunu söylemek istemiyor. Bunun en iyi kararını halkımız verecektir.

HEP BİZİM ÜLKEMİZ Mİ BOYKOT YAPACAK?

Fransa Başkanı Macron'un sultanlar sultanı Efendimize hakaretler yapması, Macron'un şımarık, cahil ve zavallı olduğunu gösteren bir delildir.

Peki, biz Müslüman ülkelerin hiç mi suçu yok? Biz konuşturmuyor muyuz bu insanları? Niye Osmanlı zamanında konuşamıyordu bu insanlar? Neden hakaret edemiyorlardı bir düşünün? Ne yani kendini bilmez bir lider, Efendimize hakaret edecek ve bizde elimizden hiç bir şey gelmeyerek hemen o ülkenin mallarını boykot edeceğiz, öylemi?

Biz Müslümanlar olarak peygamberimize yapılmış hakareti asla unutmayız. Gereken tepkinin verilmesi için tüm Müslümanlar vazifelidir.

İslam’ı daha güzel yaşamak, İslam’ı daha güzel anlamak, İslam’ı hayatımızın merkezine koymak… Örnek alınacak, kıskanılacak bir yaşam tarzını ortaya koymak, israftan kaçmak, ülkesi için çalışmak, teknoloji üretmek, milli ve yerli olan her şeyimize sahip çıkmak…

YABANCI ŞİRKETLER HER YERİMİZİ SARMIŞ, UYANALIM ARTIK!

Neredeyse artık milli ve yerli diye bir şey kalmadı ülkemizde. Hangi ürünün kime ait olduğu belli bile olmuyor. El altından satılan hisseler, adı değişmeyen firmalar, Türk malıymış gibi gösterilen ürünler… İçtiğimiz su, içtiğimiz süt, yediğimiz peynir, ekmek, giyim, teknoloji, sağlık, banka, çoğu satılmış durumda... Hem de yabancılara. Mesela Yıldız Holding bünyesindeki Ak Gıda bundan beş yıl önce Fransız gıda devi GROUPE LACTALİSE satıldı…

Her ülkemize saldırı olunca boykot etmeye kalkarsak, sanırım bizim ülkemiz de sıkıntı yaşar. Birçoğunuz yerli diye bildiğiniz, boykot etmeye kalkınca nelerin olabileceğini aşağıda vereceğim. Hangi ürün kime ait okuyunca gözlerinize inanamayacaksınız. Evet, üretimin olmadığı ya da üretenin sahip çıkılmadığı bir ülke olduğumuz sürece, biz kimseyi boykot edemeyiz.

İşte yerli diye bilinen ve yabancılara sattığımız firmalardan bazıları:

Telsim İngilizlere, araç muayene işi Almanlara, Başak Sigorta Fransızlara, Adabank Kuveytlilere, Avea Lübnanlılara, Tekel’in içki bölümü Amerikalılara, Tekel’in Sigara Bölümü ABD ve İngilizlere, Finansbank Yunanlılara, Oyakbank Hollandalılara, Denizbank Belçikalılara, Türkiye Finans Kuveytlilere, Cbank İsraillilere, MNG Bank Yunanlılara, Dışbank Hollandalılara, Yapı Kredi’nin yarısı İtalyanlara, Beymen’in yarısı ABD’lilere, Enerjisan’ın yarısı Avusturyalılara, Garanti’nin yarısı Amerikalılara, Eczacıbaşı İlaç Çeklere, İzocam Fransızlara, Demir Döküm Almanlara, Döktaş Finliye, POAŞ Avusturyalılara, Migros İngilize, TGRT (Fox) Amerikalıya, MNG Kargo Dubaililere…

İşte değerli okurlarım, gelin siz boykot edin. Bir dönem bu firmaların tamamı yerli ve milliydi. Emperyal güçler o kadar iyi çalışmış ki, elimizde avucumuzda ne varsa sömürmüşler. Artık savaş cephede değil, masa başında parayla yapılıyor.

Tez zamanda uyanan ve gerçekleri gören bir halk olmak dileğiyle...

BAŞIMIZ SAĞ OLSUN, GEÇMİŞ OLSUN İZMİR

Deprem demeyeceğim, yine insan hırsı ve aç gözlülüğünden 25 canımızı yitirdik. Masumca biriktirilen paralarla, sevinçle aldıkları evler, onlara mezar oldu. Nereden bileceklerdi huzur ve mutlu bir yaşam sürecekleri evlerinin gün gelip onlara mezar olacağını. Bir mahalle düşünün ki, çoğu binalar sağlam dururken aradan bazıları yıkılıyor. Ve sonuç 17 Ağustos depreminde olduğu gibi, malzemeden çalma ve kalitesiz yapılar. Sadece depremden depreme konuşuyor uzmanlar. Yapı denetimleri, kentsel dönüşüm hikaye... 40 yıllık binayı alıyorsun bir mantolama, bir boya, bir de cephe giydirdin mi, al sana sıfır bina öylemi? Manisa böyle eski binalarla dolu ve her gün mantolama yapılıyor. Belediyeden bir Allah kulu gelip de “siz mantolama için bu binaya sağlamlık raporu aldınız mı” diye sormuyor. “Kimse binasına sağlamlık raporu almadan mantolama yapamaz” demek bu kadar zor mu?

İNSAN MÜSVETTELERİ

En üzüldüğüm nokta ise böyle acılı bir günde sosyal medyadan insanlık evresini tamamlayamayan insan müsveddelerinin deprem üzerinden insanları ve yaşadıkları yeri eleştirmeleri. Bunlara insan bile diyemiyorum. Depremi ve başımıza gelen felaketleri halkın yaşayışına ve dini esaslarına göre değerlendirmek kimsenin haddine değil. Acı bizim acımız, ölenler bizim canımız. Ama hiç kimsenin, özellikle bu işin başından sonuna kim sorumluysa, bizi televizyon karşısında bir canın kurtulması için ümitle bekletmeye hakkı yoktur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.