Harun Ülger
Köşe Yazarı
Harun Ülger
 

MODERN ZAMANLARIN GÖRÜNMEYEN YÜKÜ: KAYGI BOZUKLUĞU

Her gün onlarca kişi şu cümleyle kapımı çalıyor: “Sürekli içimde bir sıkıntı var ama nedenini bilmiyorum.” Modern yaşamın hızı, belirsizlikleri ve üzerimize yüklediği beklentiler, beraberinde kaygı düzeyimizi de fark edilmeden artırıyor. Bu nedenle, kaygı bozuklukları, günümüzde en sık karşılaştığımız ruh sağlığı sorunlarından biri haline geldi. *** Kaygı, aslında çok doğal ve gerekli bir duygudur. Tehlike anında bizi koruyan, harekete geçiren bir sistemin parçasıdır. Ancak bu sistem, gerçek bir tehdit olmaksızın sürekli tetikteyse, artık bize hizmet etmeyi bırakır ve yaşam kalitemizi düşürmeye başlar. *** Panik atak geçiren bir danışanımın şu cümlesi çok çarpıcıydı: “Sanki kalbim duracak gibi oldu ama hastanede hiçbir şey çıkmadı.” İşte bu, bedenin tehlike yokken alarm vermesidir. Kaygı bozuklukları genellikle bu tür fiziksel belirtilerle kendini gösterir: çarpıntı, nefes darlığı, mide problemleri, baş dönmesi... Oysa altında yatan neden psikolojiktir. *** Sosyal medya, ekonomik belirsizlikler, iş baskısı, mükemmeliyetçilik ve gelecek kaygısı; tüm bunlar farkında olmadan kaygı düzeyimizi besler. Özellikle gençler arasında “başarılı olma” ya da “yeterince iyi görünme” baskısı, kaygıyı kronik hale getirebiliyor. Bunun sonucunda insanlar ya kaçınma davranışlarına yöneliyor ya da sürekli kontrol etme ihtiyacı hissediyorlar. Bu da onları daha fazla stresli ve tükenmiş hale getiriyor. PEKİ NE YAPMALI? İlk adım, bu duygunun varlığını kabul etmek. Kaygıdan utanmak ya da bastırmaya çalışmak onu büyütür. Gerekirse bir uzmandan destek almak, doğru bir tanı ve etkili bir terapi süreciyle bu durumun yönetilebileceğini bilmek çok önemli. Bilişsel Davranışçı Terapi gibi yöntemler, bireyin düşünce kalıplarını değiştirerek kaygıyı kontrol altına almasına yardımcı olabilir. Ayrıca günlük yaşamda küçük ama etkili adımlar da büyük fark yaratabilir: düzenli uyku, nefes egzersizleri, teknoloji kullanımına sınır koymak ve sosyal bağları güçlendirmek. Unutmayalım ki kaygı, kontrol altına alınmadığında bizi yönetir. Ama onunla sağlıklı bir ilişki kurmayı öğrenirsek, yaşamın zorluklarına karşı daha dirençli hale geliriz.
Ekleme Tarihi: 16 May 2025 - Friday

MODERN ZAMANLARIN GÖRÜNMEYEN YÜKÜ: KAYGI BOZUKLUĞU

Her gün onlarca kişi şu cümleyle kapımı çalıyor: “Sürekli içimde bir sıkıntı var ama nedenini bilmiyorum.” Modern yaşamın hızı, belirsizlikleri ve üzerimize yüklediği beklentiler, beraberinde kaygı düzeyimizi de fark edilmeden artırıyor. Bu nedenle, kaygı bozuklukları, günümüzde en sık karşılaştığımız ruh sağlığı sorunlarından biri haline geldi.

***

Kaygı, aslında çok doğal ve gerekli bir duygudur. Tehlike anında bizi koruyan, harekete geçiren bir sistemin parçasıdır. Ancak bu sistem, gerçek bir tehdit olmaksızın sürekli tetikteyse, artık bize hizmet etmeyi bırakır ve yaşam kalitemizi düşürmeye başlar.

***

Panik atak geçiren bir danışanımın şu cümlesi çok çarpıcıydı: “Sanki kalbim duracak gibi oldu ama hastanede hiçbir şey çıkmadı.” İşte bu, bedenin tehlike yokken alarm vermesidir. Kaygı bozuklukları genellikle bu tür fiziksel belirtilerle kendini gösterir: çarpıntı, nefes darlığı, mide problemleri, baş dönmesi... Oysa altında yatan neden psikolojiktir.

***

Sosyal medya, ekonomik belirsizlikler, iş baskısı, mükemmeliyetçilik ve gelecek kaygısı; tüm bunlar farkında olmadan kaygı düzeyimizi besler. Özellikle gençler arasında “başarılı olma” ya da “yeterince iyi görünme” baskısı, kaygıyı kronik hale getirebiliyor. Bunun sonucunda insanlar ya kaçınma davranışlarına yöneliyor ya da sürekli kontrol etme ihtiyacı hissediyorlar. Bu da onları daha fazla stresli ve tükenmiş hale getiriyor.

PEKİ NE YAPMALI?

İlk adım, bu duygunun varlığını kabul etmek. Kaygıdan utanmak ya da bastırmaya çalışmak onu büyütür. Gerekirse bir uzmandan destek almak, doğru bir tanı ve etkili bir terapi süreciyle bu durumun yönetilebileceğini bilmek çok önemli. Bilişsel Davranışçı Terapi gibi yöntemler, bireyin düşünce kalıplarını değiştirerek kaygıyı kontrol altına almasına yardımcı olabilir. Ayrıca günlük yaşamda küçük ama etkili adımlar da büyük fark yaratabilir: düzenli uyku, nefes egzersizleri, teknoloji kullanımına sınır koymak ve sosyal bağları güçlendirmek. Unutmayalım ki kaygı, kontrol altına alınmadığında bizi yönetir. Ama onunla sağlıklı bir ilişki kurmayı öğrenirsek, yaşamın zorluklarına karşı daha dirençli hale geliriz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Cookies are used to ensure you get the best experience on our website. By continuing to use our site, you accept our use of cookies.