Değerli dostlar, yarından sonra Kurban Bayramı. Tüm okuyucularımın bayramını kutluyor, ağız tadıyla huzurlu, sağlıklı bayram diliyorum.
Bu haftaki yazımız, düşündürücü ve ders çıkarıcı olsun. Birlikte okuyalım.
Adamın biri bir ağacın gölgesinde felsefe kitabı okumaktadır. Adam kitabı okudukça sorular üstüne sorular, adamın kafasını karıştırır.
Başını kaldırıp ağaca bakar ve “Keşke ben de bir ağaç olsaydım, hiç düşünmeden yaşasaydım.” der.
Ağaç, birden dile gelir ve şöyle der: “Ben düşünmüyorum belki ama düşünen insanlara o kadar çok ders verebilirim ki…” deyince adam çok heyecanlanır. “Seni dinlemek isterim.” der.
Ağaç konuşmaya başlar. “At o felsefe kitabını elinden! Şimdi bana bak ve beni dinle! Sana on tane hayat dersi vereceğim, beni iyi dinle!” der.
Adam heyecanlanarak “Tamam!” diyerek karşılık verir.
Ağaç, konuşmaya başlar.
“Dinle o zaman!
Birinci ders şu: Ağaç yaş iken eğilir ya da doğrulur. Her şeyin bir zamanı vardır. Hayat, öğrenme sürecidir; ama zamanlaması çok önemlidir. Siz de bilirsiniz ki ‘Yaşlı köpeğe yeni oyunlar öğretilmez.’ ‘Yaşlı kurda da yol öğretilmez.’
İkinci dersimiz, düşen, devrilen ağaca balta vuran çok olur. Onun için hayatta düşmemeye dikkat etmek gerek. Güçlüyken gölgene sığınanlar düşerken baltayı alıp sana koşarlar.
Üçüncü ders, bizi yok etmeye çalışan baltanın sapı bizdendir. Her zaman dış düşmandan korkmayın. İç düşman daha tehlikelidir. Sizin gibi görünüp size hainlik edecek insanlara dikkat edin. Dişi kıran, pirince en çok benzeyen beyaz taştır.
Dördüncü dersimize gelince ‘Ulu çınarlar fırtınalı yerlerde yetişir.’ İnsanı geliştiren, mükemmelleştiren zorluklardır. Büyük adamlar, büyük engellerle karşılaşıp onu aştıkları için büyük adam olurlar. Büyük devletler, büyük zorlukları atlatarak büyük devlet olurlar. Uçurtma rüzgâra karşı durduğu için yükselir. Engelleri fırsat bilmelisiniz.
Beşinci dersimiz, bir ağacın kökü ne kadar derinse boyu o kadar yükseğe çıkar. Kökleri zayıf olan büyüklüğü taşıyamaz. Onun için kökünüze sahip çıkmalısınız. Kökünü unutan ya da yok sayan bir ağaç ayakta kalabilir mi? Bir ağaç gücünü gövdesinden değil kökünden alır. Sizin de tarihiniz olmazsa geleceğiniz nasıl olacak? Tarihinizi yok sayar ya da unutursanız geleceği nasıl kuracaksınız?
Altıncı dersimiz de şöyle. Ağaç yapraklarıyla gürler. Bir insan da ailesiyle, sosyal çevresiyle güzel olur; onlarla tamamlanır. Onlarla varlığını gösterir, yansıtır. Onun için sosyal ilişkileriniz önemlidir.
Gelelim yedinci dersimize. Hiçbir ağaç, acaba bahar gelecek mi, çiçek açacak mıyım diye düşünmez. Kök, gövde ve dallar, görevini sessizce ve sabırlıca yaparlar. Siz de baharın gelmesini bekliyorsanız görevinizi şamata yapmadan sessizce, hakkıyla ve sabırla yapmalısınız.
Evet, sekizinci dersteyiz. Meyveli ağacı taşlarlar. Bilgili, becerikli, başarılı insanları kıskanan çok olur. Bir işe yaramayan, niteliksiz, silik insanlar kimsenin umurunda olmaz. Onun için başarılı insanlar, atılacak taşlara karşı dayanıklılık gösteremezlerse başarılarını sürdüremezler.
Ve dokuzuncu ders. Her ağaç kendi toprağında büyür. Ağaç ancak uygun toprağı bulduğu yerde gelişmesini sürdürür. İnsan yetenekleri de öyledir; ağaç tohumu gibidir. Uygun ortam bulursa gelişir; yoksa çürür gider.
Geldik onuncu ve son dersimize… Beşikten mezara kadar ağaca gereksinim duyarsınız. Çocukken beşikte, ölünce tabutta bizimle birliktesiniz. Bize hep odun gözüyle bakmayın. Biraz da ibret gözüyle bakın. Sözü şöyle bitireyim, insanların kulağına küpe olsun. ‘Her şey bir ağacı sevmekle başlar.’ Bundan sonra bir ağacın yanından geçerken durun ve şarkımızı dinleyin.” der sessizliğe bürünür.
O ağaç altında felsefe kitabı okuyan o adam ağaca tekrar bakar ve şöyle der: “Asıl odun olan bu ağaç değil benmişim.”
Evet değerli dostlar, çevremizde olup bitenlere baktığımızda daha onlarca ders alabileceğimiz nice olaylarla karşılaşıyoruz. Evet karşılaşıyoruz ama ders almasını, ibret almasını bilmedikten sonra öyküdeki adamın dediği gibi odundan farkımız yoksa ders de alamayız, ibret de!
Bu öyküden elde edeceğimiz bir başka ders önemseyemediklerimiz, değerini bilemediklerimiz var. O zaman şöyle de diyebiliriz. “Bol bol düşündüren öyküler ve öğütler dinlemeliyiz, okumalıyız.” Ama şu hataya da düşmeyelim. Düşünemeyenlere, sorgulamayannlara, ibret alamayanlara ne yapsan boşuna!
Sözün Özü:
İnsan göz, görüş ve bakıştır. İnsanın gözü neyi görmeye yetiyorsa o kişinin değeri de ancak onlarla sınırlıdır. Kitap Yüzü