Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

AMAÇ EĞİTİMSE…

Değerli dostlar, geçen hafta eğitimci, yazar, akademisyen Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU hocamızın eğitimle ilgili bilgiselini aktarıyordum. Bu hafta da kaldığımız yerden devam ediyoruz. Eğitim, bireylerin elit ve entelektüel gelişimini sağlar. Bireyler kendileri gibi düşünmeyen insanlara tahammül etmeyi, birlikte yaşamayı, birlikte üretmeyi, empati yapmayı eğitilerek kazanır. Eğer bir ülkede siyasi, etnik, dini çatışmalar varsa; anarşi, kaos ortamı söz konusuysa, insanlar, kamplara ayrılmış, biri diğerini ötekileştiriyorsa, birbirlerinin yaşam alanını daraltıp yaşam hakkını elinden almaya çalışıyorsa o toplumun eğitildiğini iddia etmek güçtür. Bir ülke vatandaşı, kızını başlık parası ile gelin etmeyi normal kabul edip kızının sevdiği adamı namusu gerekçe göstererek katlediliyorsa, aile içi çarpıklıklar, salt gelenekler ve aile namusu bahanesiyle örtbas ediliyorsa, aile içi infaz had safhaya çıkmışsa, kadın cinayetlerinde her geçen gün artış yaşanıyorsa, kadına ikinci sınıf insan gözüyle bakılıyorsa o toplumun eğitildiğini söylemek güçtür. Bir toplumda rüşvet, torpil, adam kayırma, hırsızlık, gasp gibi olumsuz davranışlar, gazete haberlerinin üçüncü sayfasında veriliyorsa, hırsızın, sapığın sosyal itibarı varsa, toplum ahlak dışı davranışları eleştirmesine karşın gerekli tepkiyi vermiyorsa o toplumun eğitildiğini iddia etmek güçtür. Bir ülkede kitap okuma oranı düşükse, insanlar televizyon izleyerek bilgi sahibi oluyorsa, bir ülkede kütüphaneden daha çok kahvehane varsa, toplum dizi filmlerle avutuluyorsa, o toplum bu uyuşukluk halini tepki vermeden teslimiyetçi bir anlayışla karşılıyorsa o toplumun eğitildiğini söylemek güçtür. Bir ülkede bir kriz yaşandığında insanlar alışveriş merkezine saldırıyor, yiyecek, içecek ve temizlik maddelerini stokluyorsa, bunun anlamı şudur: “Ben yaşayayım sen öl.” Örneğin böyle bir kriz anlarında Amerika’da, Kanada’da alışveriş merkezlerinde tuvalet kâğıdı almak için birbiriyle kavga edenleri, mermi almak için saatlerce sırada bekleyenleri haberlerde izledim. Amerika’da kale evler vardır. Amerika’da kriz olursa zenginler kale evlerine çekilir. Aç ve perişan olan halk, zenginlerin yiyeceğini almak, suyunu içmek için saldırırsa bu kale evden savunma yapıp yiyecek ve içeceklerini vermemek, yaşamak için karşı koacaklardır. Bu haberi izlerken rahmetli ninemin Kurtuluş Savaşı günlerindeki anıları aklıma geldi. “Çocuğum, erkekler hep savaşa gitti. Köyde erkek kalmadı. Yaşlılar ve çocuklar vardı. Tarlaları ekip biçemedik. Yaşlı eşek ve atların pisliklerini oluğa atıp içinden parçalanmadan çıkan buğday ve arpalar ayrıştırılırdı. Bunları yıkayıp yiyenleri gördüm. Allah bir daha bu millete Kurtuluş Savaşı yaşatmasın.” diye dua ederdi. O sıkıntılı ve kara günlerde yaşayan atalarımız, birbirinin evini basıp başkasının malına el koymayı düşünmek bir yana, kimse aklına bile getirmemişti… Ülkenin sokaklarında “sokak çocuğu”, “sokak köpeği”, “sokak kedisi” varsa, sokakta yaşayan yaşlılar, soğukta donarak ölen vatandaşlar varsa, morgda gömülmeyi bekleyen insana tecavüz ediliyorsa, sokak hayvanlarına tecavüz eden sapıklar varsa o toplumun eğitildiğini iddia etmek güçtür. Bir toplum duyduğu bir bilginin kaynağını sorgulamadan, doğru mu yanlış mı olduğunu kontrol etmeden eyleme geçiyorsa, her duyduğuna inanıyorsa, sorgulamayı değil de doğrudan söylenene inanmayı seçiyorsa, eğriyi doğruyu gerçeği yalanı anlamadan eyleme geçiyorsa o toplumun eğitildiğini iddia etmek güçtür. Sonuç olarak eğitimden beklentilerin gerçekleşmesi durumunda, eğitilmiş insanların sayısının artmasıyla dünyanın cennete dönüşeceği beklentisi vardır. Fakat bu durum çoğu zaman imkânsızdır. Herkesi eğitmek, herkese istendik davranışları kazandırmak elbette ki zordur. Dünyada temel eğitim zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Temel eğitim alan kişilerin yaşam kalitesi artar. Yaşam kalitesi artan kişiler, ”iyi insan, iyi yurttaş” olur. İyi insan, iyi yurttaş, yurttaşlık haklarını ve sorumluluklarını bilir. Başkalarının yaşam alanına saygı duyar. Cahillikten kaynaklanan sorunlar ortadan kalkar. Toplu yaşamada düzen ve kural ortaya çıkar. Eğer bir ülkede üniversite diploması alanların sayısal çoğunluğu olmasına karşın o toplumda yaşam kalitesi artmıyorsa eğitimin amacına ulaştığı söylenemez. Eğitilen bireyin hem kendi yaşam kalitesinin arttırması hem de yaşadığı toplumun yaşam kalitesini artırması beklenir. Eğitim kurumları bir üst eğitim kurumuna bilgiyle donanmış öğrenci yetiştirmeye çalışırken asıl işlevlerinden uzaklaşır, merkezi sınavlara yönelirse sonuç, diplomalı ama cahil bir toplum ortaya çıkarır. Eğitilmiş olmayı okulla sınırlandırdım; ancak okula gitmediği halde okula gidenlerden daha eğitilmiş davranışlar sergileyen kişiler de var. Bu insanlara “arif” denir. “Arif ile Alim” kavramları bu duruma işaret eder. Eğitimin kalitesini ölçmek istiyorsanız beş seçenekli testlere gerek yoktur. Sokağa çıkın, yerdeki çöplere, kırmızı ışıkta geçenlere, tükürüklere, hak etmediği kadrolara atananlara ve parktaki çiçeği hınçla, öfkeyle koparanlara bakın. Kısacası insanların davranışlarına bakın, yeter. Haftaya eğitimle ilgili farklı değerlendirmeler yapalım. Sözün Özü: Eğitimin asıl büyük amacı, bilgilenmek değil, eyleme geçmektir. Herbert Spencer
Ekleme Tarihi: 24 Haziran 2025 -Salı

AMAÇ EĞİTİMSE…

Değerli dostlar, geçen hafta eğitimci, yazar, akademisyen Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU hocamızın eğitimle ilgili bilgiselini aktarıyordum. Bu hafta da kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Eğitim, bireylerin elit ve entelektüel gelişimini sağlar. Bireyler kendileri gibi düşünmeyen insanlara tahammül etmeyi, birlikte yaşamayı, birlikte üretmeyi, empati yapmayı eğitilerek kazanır. Eğer bir ülkede siyasi, etnik, dini çatışmalar varsa; anarşi, kaos ortamı söz konusuysa, insanlar, kamplara ayrılmış, biri diğerini ötekileştiriyorsa, birbirlerinin yaşam alanını daraltıp yaşam hakkını elinden almaya çalışıyorsa o toplumun eğitildiğini iddia etmek güçtür.

Bir ülke vatandaşı, kızını başlık parası ile gelin etmeyi normal kabul edip kızının sevdiği adamı namusu gerekçe göstererek katlediliyorsa, aile içi çarpıklıklar, salt gelenekler ve aile namusu bahanesiyle örtbas ediliyorsa, aile içi infaz had safhaya çıkmışsa, kadın cinayetlerinde her geçen gün artış yaşanıyorsa, kadına ikinci sınıf insan gözüyle bakılıyorsa o toplumun eğitildiğini söylemek güçtür.

Bir toplumda rüşvet, torpil, adam kayırma, hırsızlık, gasp gibi olumsuz davranışlar, gazete haberlerinin üçüncü sayfasında veriliyorsa, hırsızın, sapığın sosyal itibarı varsa, toplum ahlak dışı davranışları eleştirmesine karşın gerekli tepkiyi vermiyorsa o toplumun eğitildiğini iddia etmek güçtür.

Bir ülkede kitap okuma oranı düşükse, insanlar televizyon izleyerek bilgi sahibi oluyorsa, bir ülkede kütüphaneden daha çok kahvehane varsa, toplum dizi filmlerle avutuluyorsa, o toplum bu uyuşukluk halini tepki vermeden teslimiyetçi bir anlayışla karşılıyorsa o toplumun eğitildiğini söylemek güçtür.

Bir ülkede bir kriz yaşandığında insanlar alışveriş merkezine saldırıyor, yiyecek, içecek ve temizlik maddelerini stokluyorsa, bunun anlamı şudur: “Ben yaşayayım sen öl.” Örneğin böyle bir kriz anlarında Amerika’da, Kanada’da alışveriş merkezlerinde tuvalet kâğıdı almak için birbiriyle kavga edenleri, mermi almak için saatlerce sırada bekleyenleri haberlerde izledim. Amerika’da kale evler vardır. Amerika’da kriz olursa zenginler kale evlerine çekilir. Aç ve perişan olan halk, zenginlerin yiyeceğini almak, suyunu içmek için saldırırsa bu kale evden savunma yapıp yiyecek ve içeceklerini vermemek, yaşamak için karşı koacaklardır. Bu haberi izlerken rahmetli ninemin Kurtuluş Savaşı günlerindeki anıları aklıma geldi.

“Çocuğum, erkekler hep savaşa gitti. Köyde erkek kalmadı. Yaşlılar ve çocuklar vardı. Tarlaları ekip biçemedik. Yaşlı eşek ve atların pisliklerini oluğa atıp içinden parçalanmadan çıkan buğday ve arpalar ayrıştırılırdı. Bunları yıkayıp yiyenleri gördüm. Allah bir daha bu millete Kurtuluş Savaşı yaşatmasın.” diye dua ederdi. O sıkıntılı ve kara günlerde yaşayan atalarımız, birbirinin evini basıp başkasının malına el koymayı düşünmek bir yana, kimse aklına bile getirmemişti…

Ülkenin sokaklarında “sokak çocuğu”, “sokak köpeği”, “sokak kedisi” varsa, sokakta yaşayan yaşlılar, soğukta donarak ölen vatandaşlar varsa, morgda gömülmeyi bekleyen insana tecavüz ediliyorsa, sokak hayvanlarına tecavüz eden sapıklar varsa o toplumun eğitildiğini iddia etmek güçtür.

Bir toplum duyduğu bir bilginin kaynağını sorgulamadan, doğru mu yanlış mı olduğunu kontrol etmeden eyleme geçiyorsa, her duyduğuna inanıyorsa, sorgulamayı değil de doğrudan söylenene inanmayı seçiyorsa, eğriyi doğruyu gerçeği yalanı anlamadan eyleme geçiyorsa o toplumun eğitildiğini iddia etmek güçtür.

Sonuç olarak eğitimden beklentilerin gerçekleşmesi durumunda, eğitilmiş insanların sayısının artmasıyla dünyanın cennete dönüşeceği beklentisi vardır. Fakat bu durum çoğu zaman imkânsızdır. Herkesi eğitmek, herkese istendik davranışları kazandırmak elbette ki zordur.

Dünyada temel eğitim zorunludur ve devlet okullarında parasızdır. Temel eğitim alan kişilerin yaşam kalitesi artar. Yaşam kalitesi artan kişiler, ”iyi insan, iyi yurttaş” olur. İyi insan, iyi yurttaş, yurttaşlık haklarını ve sorumluluklarını bilir. Başkalarının yaşam alanına saygı duyar. Cahillikten kaynaklanan sorunlar ortadan kalkar. Toplu yaşamada düzen ve kural ortaya çıkar.

Eğer bir ülkede üniversite diploması alanların sayısal çoğunluğu olmasına karşın o toplumda yaşam kalitesi artmıyorsa eğitimin amacına ulaştığı söylenemez. Eğitilen bireyin hem kendi yaşam kalitesinin arttırması hem de yaşadığı toplumun yaşam kalitesini artırması beklenir.

Eğitim kurumları bir üst eğitim kurumuna bilgiyle donanmış öğrenci yetiştirmeye çalışırken asıl işlevlerinden uzaklaşır, merkezi sınavlara yönelirse sonuç, diplomalı ama cahil bir toplum ortaya çıkarır. Eğitilmiş olmayı okulla sınırlandırdım; ancak okula gitmediği halde okula gidenlerden daha eğitilmiş davranışlar sergileyen kişiler de var. Bu insanlara “arif” denir. “Arif ile Alim” kavramları bu duruma işaret eder. Eğitimin kalitesini ölçmek istiyorsanız beş seçenekli testlere gerek yoktur. Sokağa çıkın, yerdeki çöplere, kırmızı ışıkta geçenlere, tükürüklere, hak etmediği kadrolara atananlara ve parktaki çiçeği hınçla, öfkeyle koparanlara bakın. Kısacası insanların davranışlarına bakın, yeter.

Haftaya eğitimle ilgili farklı değerlendirmeler yapalım.

Sözün Özü:

Eğitimin asıl büyük amacı, bilgilenmek değil, eyleme geçmektir. Herbert Spencer

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.