Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

GÖNÜL SADAKASI

Değerli dostlar, bu hafta da sizlere Ramazan ayının anlam ve önemine uygun güzel, anlamlı ve ibretlik bir öykü aktarmak istedim. Keşke tüm alışkanlıklarımız ve davranışlarımız bu öyküdeki gibi olsa! Ruhumuz, davranışlarımız, alışkanlıklarımız incelik, kibalık, asalet ve nezaket içinde olabiilse! Üzülerek belirtmeliyim ki son yıllarda gereksinim duyduğumuz görgü kuralları, nezaket, saygı, sevgi, değer verme ve değer bilme gibi onlarca değer yargımız, unutuluyor; unutuldu. İşte o güzel ve anlamlı öykümüz. Birlikte okuyalım ve birlikte düşünelim… *** Bir hanımefendi anlatıyor: Bir gün, ailece oturmuş, akşam yemeği hazırlıkları yaparken komşumuz olan yaşlı bir amca aklıma geldi. Onun da aç olabileceğini düşünerek gündüzden hazırladığım fasulyeden ve pilavdan bakır bir tepsiye koydum. Üzerine de domates, salatalık ve bir kaç tane de kayısı ekledim. Hazırladıklarımı tam götürecekken babam seslendi. “Nereye gidiyorsun kızım, dedi. Ninem, bunları kimsesiz yaşlı adama götürmemi söyledi, diye karşılık verdim. Bunun üzerine babam, şöyle yap, dedi. Mutfaktan bir kaç tabak daha getir. Her bir şeyi ayrı tabağa koy ve tepsiyi güzelce düzenle. Yanlarına çatal, kaşık, bıçak ve bir bardak su da koy, öyle götür, dedi. Dediklerinin hepsini yaptım ve elimdekileri kimsesiz yaşlı adama götürdüm. Dönünce babama, neden böyle yapmamı istediğini sordum. Babam, yemek ikram etmek, “Mal” sadakasıdır. Bir şeyi düzgün vermek ise “Gönül” sadakasıdır. Birincisi, karnı doyurur; ikincisi ise kalbi doldurur. Birincisi, kimsesiz yaşlı adama yardım isteyen dilenci duygusu yaşatır. İkincisi, yakın bir dost, iyi bir konuk olduğu duygusu kazandırır, diye cevap verdi ve devam etti. Maldan vermek ile gönülden vermek arasında büyük bir fark vardır. Gönülden olanın hem Tanrı katında hem de insanlar yanında değeri daha büyüktür, dedikten sonra biraz durdu. Sonra gözlerimin içine bakarak sözlerini şöyle bitirdi. Bak yavrucuğum! Yapacağımız ikramlar, sevgi ve iyilikle birlikte olsun. Sakın aşağılayıcı ve küçük düşürücü olmasın! *** Evet değerli dostlar, verilmek istenen ileti, ne kadar duyarlı, duygulu ve incelik dolu değil mi? Peki, son yıllarda böyle incelikli düşünen kaç kişi kaldı çevremizde? İnsanları kırmayan, incitmeyen, aşağılamayan hangi davranışları hatırlıyoruz? Yaptığı iyiliği bile iyilik yapılanın gözüne sokmalar moda oldu. Yapılan iyiliği de yardımı da “başa kakma”lar son yılların yaşananları oldu. Yine son yıllarda okullarda çok gündeme gelen “değerler eğitimi” konusu, bir kez daha gözden geçirilmeli. Hangi değeri, kimler, niçin, nasıl, niye anlatıyor? Acaba o anlatılanları, onu anlatanlar yapıyor ve yaşıyor mu? Yapmadığın, yaşamadığın, içselleştirmediğin bir davranışı başkalarına anlatamazsın, anlatsan da etkili olmaz. Hani, çok klasik örnektir, sigara içen birinin, çocuğununa ve öğrencisine “Oğlum, sigara içme!” demesi gibi. İnsanoğlu, söze değil davranışa bakıyor, yapılana bakıyor, yaptıklarına bakıyor. Söylenecek çok söz, anlatılacak çok öykü var. Yeri geldikçe bildiklerimizi ve duyduklarımızı aktaracağım. Sözün Özü: Asil kişi, verilenin değerine değil; veriliş şekline önem verir. Plutark
Ekleme Tarihi: 13 Nisan 2022 - Çarşamba
Mustafa ATALAY

GÖNÜL SADAKASI

Değerli dostlar, bu hafta da sizlere Ramazan ayının anlam ve önemine uygun güzel, anlamlı ve ibretlik bir öykü aktarmak istedim.

Keşke tüm alışkanlıklarımız ve davranışlarımız bu öyküdeki gibi olsa!

Ruhumuz, davranışlarımız, alışkanlıklarımız incelik, kibalık, asalet ve nezaket içinde olabiilse!

Üzülerek belirtmeliyim ki son yıllarda gereksinim duyduğumuz görgü kuralları, nezaket, saygı, sevgi, değer verme ve değer bilme gibi onlarca değer yargımız, unutuluyor; unutuldu.

İşte o güzel ve anlamlı öykümüz.

Birlikte okuyalım ve birlikte düşünelim…

***

Bir hanımefendi anlatıyor:

Bir gün, ailece oturmuş, akşam yemeği hazırlıkları yaparken komşumuz olan yaşlı bir amca aklıma geldi. Onun da aç olabileceğini düşünerek gündüzden hazırladığım fasulyeden ve pilavdan bakır bir tepsiye koydum. Üzerine de domates, salatalık ve bir kaç tane de kayısı ekledim. Hazırladıklarımı tam götürecekken babam seslendi.

“Nereye gidiyorsun kızım, dedi.

Ninem, bunları kimsesiz yaşlı adama götürmemi söyledi, diye karşılık verdim.

Bunun üzerine babam, şöyle yap, dedi.

Mutfaktan bir kaç tabak daha getir. Her bir şeyi ayrı tabağa koy ve tepsiyi güzelce düzenle. Yanlarına çatal, kaşık, bıçak ve bir bardak su da koy, öyle götür, dedi.

Dediklerinin hepsini yaptım ve elimdekileri kimsesiz yaşlı adama götürdüm.

Dönünce babama, neden böyle yapmamı istediğini sordum.

Babam, yemek ikram etmek, “Mal” sadakasıdır. Bir şeyi düzgün vermek ise “Gönül” sadakasıdır. Birincisi, karnı doyurur; ikincisi ise kalbi doldurur.

Birincisi, kimsesiz yaşlı adama yardım isteyen dilenci duygusu yaşatır. İkincisi, yakın bir dost, iyi bir konuk olduğu duygusu kazandırır, diye cevap verdi ve devam etti.

Maldan vermek ile gönülden vermek arasında büyük bir fark vardır.

Gönülden olanın hem Tanrı katında hem de insanlar yanında değeri daha büyüktür, dedikten sonra biraz durdu. Sonra gözlerimin içine bakarak sözlerini şöyle bitirdi.

Bak yavrucuğum! Yapacağımız ikramlar, sevgi ve iyilikle birlikte olsun. Sakın aşağılayıcı ve küçük düşürücü olmasın!

***

Evet değerli dostlar, verilmek istenen ileti, ne kadar duyarlı, duygulu ve incelik dolu değil mi?

Peki, son yıllarda böyle incelikli düşünen kaç kişi kaldı çevremizde?

İnsanları kırmayan, incitmeyen, aşağılamayan hangi davranışları hatırlıyoruz?

Yaptığı iyiliği bile iyilik yapılanın gözüne sokmalar moda oldu.

Yapılan iyiliği de yardımı da “başa kakma”lar son yılların yaşananları oldu.

Yine son yıllarda okullarda çok gündeme gelen “değerler eğitimi” konusu, bir kez daha gözden geçirilmeli.

Hangi değeri, kimler, niçin, nasıl, niye anlatıyor?

Acaba o anlatılanları, onu anlatanlar yapıyor ve yaşıyor mu?

Yapmadığın, yaşamadığın, içselleştirmediğin bir davranışı başkalarına anlatamazsın, anlatsan da etkili olmaz.

Hani, çok klasik örnektir, sigara içen birinin, çocuğununa ve öğrencisine “Oğlum, sigara içme!” demesi gibi.

İnsanoğlu, söze değil davranışa bakıyor, yapılana bakıyor, yaptıklarına bakıyor.

Söylenecek çok söz, anlatılacak çok öykü var.

Yeri geldikçe bildiklerimizi ve duyduklarımızı aktaracağım.

Sözün Özü:

Asil kişi, verilenin değerine değil; veriliş şekline önem verir. Plutark

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.