Değerli dostlar, şöyle çevremize bir bakalım. İşe yarayan, bir işin ucundan tutan, ihtiyacı olana destek olan, yardıma koşan, destek olan kaç kişi var?
***
Soruyu biraz değiştireyim. Özellikle çocuklarımıza yönelik sorayım. Anasına babasına, ninesine dededine, büyüklerine küçüklerine yardımcı olan, destek olan, işin ucundan tutabilen kaç çocuğumuz var? Dikili bir ağaca bir tas su bile veremeyen yüzlerce, binlerce çocuk, genç… Bakınız size çok ilginç, çok anlamlı ve çok değerli bir anı aktaracağım.
***
Güzel Anadolumuzun güzel kentlerinden birinde lise öğrenimi gören genç adam, öğretmeninin de ısrarıyla İstanbul’a eczacılık okumaya gelir. Sirkeci’de bir otel bulur. Bu otelin aylığı 100 liradır. 100 lira çok para. Ne yapsın, okumak için İstanbul’a gelmiştir, başka çaresi yoktur. Bir yandan okumaya çalışırken bir yandan da masraflarını karşılamak için başka iş bulur ve çalışmaya başlar. 70’li 80’li yıllarda öyleydi. Anadolu’dan gelen çoğu insan, hem okur hem de çalışırdı. Öyle kafelerde, parklarda boşa zaman geçirme, baba parası yeme yoktu. Varsa da çok az kişide olurdu.
***
Neyse bir gencimize dönelim. Gencimiz otelde kalmaya başlar. Otelde kaldığı sürede de otelin nasıl işlediğini öğrenir. Bir gece, gecenin geç saatlerinde bir uğultu, gürültü duyar. Aşağı iner, bir bakar ki müşteriler koridorlarda; kızanlar, bağıranlar… Kızgınlığın, bağrışmaların nedeni kaloriferin yanmaması. Kalorifer yanmadığı için otel buz gibi. Müşteriler üşümüş. Genç adam, hemen aşağıya iner, kaloriferi yakması gereken görevli üşütmüş, yorgan döşek yatıyor. Kaloriferi yakmak öbür görevlinin işi olmadığı için hiçbiri üzerini kirletmek istemez.
***
Genç adam, kalorifer dairesine girer. Eline küreği alır, kazana kömür atmaya başlar. Kazanın ateşlenmesiyle kalorifer de ısınır. O sırada yanına bir adam gelir. Genç adama, “Sen de kimsin?” diye sorar. Genç adamın üzerinde atlet pijama, yüzü gözü kömür karası, “Müşteriyim!” diye karşılık verir. Gelen kişi, “Ne yapıyorsun burada?” diye sorunca genç adam da “Görevli arkadaş hastalanmış, müşteriler isyan çıkartıyordu, ben de kaloriferi yakıyorum.” diye karşılık verir. Oraya gelen adam, bu cevap karşısında “Peki!” der ve yukarı çıkar. Genç adam da işi bitince yukarıya odasına çıkar, yıkanır, yatar.
***
Ertesi gün resepsiyondan odayı ararlar. Telefondaki kişi, “Otel sahibi sizi çağırıyor.” der. Genç adam, otel sahibinin odasına girdiğinde bir bakar ki dün gece kazan dairesinde gördüğü kişi! Otel sahibi genç adama, “Sen ne okuyorsun?” diye sorar. Genç adam da “Eczacılık” diye karşılık verir. Otel sahibi sorularını sürdürür. “Bu otelde ne kadar kalacaksın?” der. Genç adam da “Dört yıl!” der. Otel sahibi genç adama, “Oğlum, dört yıl bu otele para ödemeyeceksin, burayı kendi evin bil!” diyerek o zor zamanda işe yaramanın, bir işin ucundan tutmanın, destek olmanın, yardım etmenin ne işe yaradığını gösterir.
***
Bu olaydan sonra o genç adam, gönül huzuruyla rahatça okulunu bitirir, mezun olur; iş güç sahibi olur. Bir gün kendisine yaşadığı ilginç anılarıyla ilgili sorular sorulduğunda şöyle der: “Ömrüm boyunca insanlara karşılık beklemeden iyilik yapmaya çalıştım ve hep karşılığını aldım. Bulunduğum yere hep bir yenilik getirmeye çalıştım, o girişimciliğin de karşılığını aldım.” O genç adam, daha sonraki yıllarda girişimciliği ve yardımseverliği ile dikkat çeken kişilerden biri olur. Yıllar önce o gün o otelde çalışıp kazan dairesine adım atmayanların durumu ise ayrı bir yazı konusu.
***
Yukarıda belirttiğim gibi çocuklarımızı yarına hazırlamamız gerekiyor. Bir işe yaramak, yardım etmek, destek olmak, işin ucundan tutmak çok önemli ve değerli. Bu alışkanlıklar ve eğitim, önce evde başlar. Eşyalarını toplamak, kitabını defterini yerleştirmek, suyunu kendisi almak, tabağını kaldırmak, odasını toplamak hep küçük yaşlardan itibaren yaptırılması gereken işler. Her yaş döneminde çocuğun yapabileceği küçük çaplı işler vardır. Yavaş yavaş yapmasına, yardım etmesine, destek olmasına fırsat verilmeli. Tabii bunlar yaptırılırken çocuklarımızı köle gibi kullanmak değil. Hayatın gerçekleriyle yüzleşmelerini sağlamak olmalı asıl amacımız. Yukarıdaki anı, iyiliği düşünen, işe yaramak isteyen her insan için güzel bir derstir.
***
Sözün Özü:
Zorluklar, içimizdeki gücü keşfetmemiz için bize verilen fırsatlardır. Kitap Yüzü