Değerli dostlar, geçtiğimiz üç-dört hafta içinde “teoriler” ve “sendromlar” üzerine üç-dört yazı aktardım. Bu yazılarda ele alınan konularda, bireysel davranışların toplumsal davranışlara; bireysel olumsuzlukların toplumsal olumsuzluklara nasıl dönüştüğü işleniyordu.
***
Tüm dünyada insanların davranışları ve tepkileri aşağı yukarı birbirine benziyor. Değişen ve ortaya çıkan sonuç ise alınan kararlarda, uygulamalarda ve yaptırımlarda. Geçtiğimiz haftalarda aktardığım “Kırık Cam Teorisi”nin tam tersi anlayışı ortaya koyan durumu, İngiltere’de yaşandığı söylenen; ama çok anlamlı ders veren o olayı aktarayım.
***
Londra’da yaşayan genç bir İngiliz kızı, havanın iyice karardığı bir saatte yolunu kısaltmak için Londra’nın en önemli parklarından biri olan Regent’s Park’tan geçerek evine gitmek ister. Gecenin karanlığının yanı sıra parkın az aydınlatılmasından dolayı loş yolda yürüyen bu İngiliz kıza oradaki serseri magandalardan biri laf atar, önüne geçer ve kızı korkutur. Dehşete düşen genç kız, çığlıklar atarak kaçmaya başlar. Çevrede bulunan ve genç kızın sesini duyan İngiliz gençler, sesin geldiği yere koşup saldırganı yakalar. Yakalanan saldırgan polise teslim edilir ve hemen mahkemeye çıkarılır. Saldırgan adam yargılanır. İngiliz yargıç, saldırgana “7 yıl, 7 gün hapis cezası” verdiğini açıklar.
***
Adliye muhabirleri bu karara çok şaşırırlar. Saldırgan, kıza dokunmamıştır; yalnızca korkutmuştur, işte o kadar. Duruşma sonunda adliye muhabirleri İngiliz yargıca sorarlar: “Adam kıza elini bile sürmemiş. Yalnızca korkutmuş. Ortada eyleme dönüşmemiş bir davranış var. 7 yıl 7 gün hapis cezası çok değil mi?” İngiliz yargıç, hukuk tarihine geçecek şu yanıtı verir. “Bir genç kıza saldırma girişiminin cezası 7 gündür. Ancak bu 7 yıl ise İngiliz kızlarının gece yarısı loş sokaklarda, boş parklarda dolaşma özgürlüğüne saldırının cezasıdır.”
***
Evet değerli dostlar, iki hafta üst üste “Kırık Cam Teorisi”nden, daha sonraki hafta ise “Kity Genovese Sendromu”ndan söz etmiştim. Burada suçu ve suçluyu ortadan kaldırma, engelleme teması işleniyordu. Şimdi şu “Kırık Cam Teorisi”nde ve “Kity Genovese Sendromu”nda oluşan durumlar ile bu öyküde ortaya çıkan durumları ve sonuçları değerlendirdiğimizde oluşan olumsuzluğun ve suçun anında durdurulması ve ortadan kaldırılması gerektiği anlaşılmıyor mu? Yapılan hataların, yanlışlıkların, olumsuzlukların, kötülüklerin görmezden gelinmesi, ötelenmesi hatta zaman zaman affedilmesi, ileride onulmaz yaralara yol açıyor.
***
Olumsuzlukların zamanında ve düzenli biçimde ortadan kaldırılmaması, o olumsuzlukların artmasına, sıradanlaşmasına yol açtığı açıkça görülüyor. Televizyon kanallarında, sosyal medya ortamlarında gördüğümüz yüzlerce olay, bize bu durumu hatırlatıyor. İşte tacizcilerin, katillerin, dolandırıcıların, kapkaççıların, gaspçıların, hırsızlık yapanların hala aramızda dolaşması ne anlama geliyor? Haberlerde izliyoruz, duyuyoruz; “15 suç kaydı olduğu anlaşılan zanlı…”, “76 ayrı suçtan sabıkası olan zanlı, polis memurunu şehit etti.”, “İşte şu kadar suçtan aranan zanlı şurada yakalandı!”
***
Peki bu haberlerin bize anlatmak istediğini nasıl yorumlayacağız? Düşünebiliyor musunuz, gündüz kuşağı programlarına katılanların büyük çoğunluğu cezaevine girip çıkmış. Yani bir suç işlemiş, suça bulaşmış. Böyle durumlar karşısında iki yorum yapılabilir. Ya cezaların caydırıcılığı yok ya da cezaevlerinin! Geçen haftaki yazımızda cezaların caydırıcılığı ile ilgili şöyle bir cümle kurmuştum. “Evet, etkili ve caydırıcı olmanın da yolu var. İllaki cezaevine atmak gerekmiyor. Çok sıkı ve katı yaptırımlar uygulanabilir. Avrupa ülkelerinde örnekleri var.” Bu caydırıcı uygulamalar ne olabilir?
ÇÖZÜM ODAKLI OLALIM
Nasıl ki cezaevine atmak, kamu hizmetlerinden alıkoymak, kısıtlama getirmek ise cezaevine konulmayan, dışarıda olan kişiler için de kamu ve benzeri öbür hizmetlerden kısıtlama uygulanabilir. Bunun neler olduğu, araştırılabilir, akıl ve mantık yoluyla bulunabilir. Gerekirse onları da ele alabilirim. Yeter ki çözüm odaklı olalım!
Sözün Özü:
İyi yasalar, suçluları cezalandırmaktan çok onları önlemek yoluna gider. Montesquieu