Mustafa ATALAY
Köşe Yazarı
Mustafa ATALAY
 

YÜK VE YOL

Değerli dostlar, bu haftaki yazımızda yine güzel bir farkındalık öyküsü aktaracağım. Önce öykümüzü okuyalım, sonra da değerlendirmeler yapalım. *** Eski zamanlardı. Elli altmış yıl önceleri, yolların çok düzgün olmadığı zamanlar... İnsanların çoğu yoksuldu. Bu nedenle çarşıdan, pazardan aldığımız yiyecekleri veya eşyaları taşıyacak hamallar bulmak zor olmuyordu... Hamal isen iki şey önemli oluyor senin için: Yük ve yol... Ancak sırtına aldığın yükle o gidilecek yolu aşabilirsen ücret de önemli bir konu oluyor. Yoksa boşa cereme çekiyorsun! *** İşte bunu düşünüyordum, yanımdaki hamalla yola çıkarken. Çünkü yanıma aldığım hamal ihtiyardı. Kendinden büyük bir yük almıştı. Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı yalnızca, onunkinin çeyreği... Diyordum ki içimden, “Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları, Yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!” Nitekim çok geçmeden hamal, “Mola zamanı. Gel biraz dinlenelim!” dedi. Ben de “Ne molası!” dedim ona hayretle. Sonra da “Ben daha terlemedim!” dedim. *** Sözüme aldırmadı. Durdu, çöktü. Yükünün ipini salarken “Sen de dinlen hadi!” dedi. Benim ise canım sıkılmıştı bu işe. Genç olduğumu, ondan kuvvetli olduğumu, bunun gibi bir bunakla yola çıkmamın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum. O ihtiyar, bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinlenirken ben, huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum. Bir saat kadar sonra yine durdu, oturdu, dinlendi. Ben kızgınlıkla dolandım etrafında. “Yükünü indirip sen de dinlen!” demesine aldırmadım, hatta ona daha çok kızdım. Sonra yine durdu. Bana da “dinlenmemi” söyledi yine ama dinlemedim onu. Yarım saat sonra yine “Dinlenelim mi?” diye sordu. Ben de kızgın kızgın başımı salladım... *** Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum, birden bire dizlerimin bağı çözüldü. Kafamın içinde uçuşan karasinekler sustu, çöküp kaldım. Kayış, kolumdan çıktı, sırtımdaki bavullar kaydı. Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim. Uyumuştum da uyandım mı yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım... Baktım kendi kocaman yükünün üzerine benim sırtımdaki bavullarımı da bağlamıştı. Küçük tasına birazcık su koyup dudağıma dayadı, içtim. Sonra koluma girerek “Haydi kalk! Bana yaslan. Ağır ağır gider ve bir süre sonra gene dinleniriz.” dedi. Dediğini yaptım. Omzundan güç aldım, ama asıl anlattıkları iyi geldi bana. *** “Ben, yılların hamalıyım.” dedi ve anlatmaya başladı. “Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu, dinlenmek istemediklerinden yükleriyle birlikte kendileri de toprağa seriliverdi sonunda... Yolda gördüğümüz saçılmış kuru kemiklerin çoğu, anlattığım bu insanlara ait... Halbuki bir yükü ‘taşımak’ bizim işimiz, ‘altında ezilmek’ değil! Unutma ki bir yük, taşıdıkça ağırlaşır. Dinlenerek sen yükünü hafifletiyorsun! Belki günün birinde hamallığın şekli değişir. Belki o günleri ben göremem… Lakin sen kavuşursan o zamanlara, aman ha, kafanın içinde de sakın yük taşıma! Akşamları bırak ve hafifle... Sabah dinlenmiş olarak yeniden taşırsın yükünü. Bizim işimiz, bugünü yarına taşımak, bugünün altında yok olmak değil. Çünkü yarınlarda bizi bekleyenler var, taşıdıklarımızı bekleyenler var...” HERKESİN YÜKÜ AĞIR Gerçek şu ki hepimiz şu kısacık hayatın hırsla koşuşturan bilinçsiz hamallarıyız. Herkesin yükü ağırdır kendince. Bari akşamları yüklerinizi indirin omuzlarınızdan. Hafifleyerek gidin evinize. Gülümseyerek girin kapıdan içeri. Sabaha, elbette daha kolay bulacaksınız ayağa kalkıp yükünüzü sırtlanacak o gücü! YÜKLERİN ALTINDA EZİLİP KALABİLİYORUZ Evet değerli dostlar, güzel bir öykü değil mi? Yaşamımız boyunca o kadar çok yük taşıyoruz ki işte o yüklerin altında ezilip kalabiliyoruz. Öyküde anlatıldığı gibi belirli aralıklarla dinlenmemiz; sırtımızdaki, içimizdeki ve çevremizdeki yükleri indirmemiz, bizi yoran, zorlayan, engelleyen yüklerden kurtulmamız gerekiyor. Buradaki asıl söylenmek istenen, zihnimizdeki ve çevremizdeki gereksiz yükler. Bizi yoran, engelleyen, zorlayan gereksiz yaratıklardan, düşüncelerden, takıntılardan kurtulmak; sağlıklı ve mantıklı düşüncelerle aydınlık yarınlara yürümek gerekiyor. Yüklerimizi, duygu ve düşüncelerimizi en doğru ve bilinçli biçimde geleceğe taşımak ve yaşamın güçlükleri altında ezilmemek dileğiyle yarınlarınız dingin olsun. Sözün Özü: Şu yaşamda en ağır yük, yanlış insanlara verilen değer olsa gerek. Kitap Yüzü 
Ekleme Tarihi: 24 Eylül 2025 -Çarşamba

YÜK VE YOL

Değerli dostlar, bu haftaki yazımızda yine güzel bir farkındalık öyküsü aktaracağım. Önce öykümüzü okuyalım, sonra da değerlendirmeler yapalım.

***

Eski zamanlardı. Elli altmış yıl önceleri, yolların çok düzgün olmadığı zamanlar... İnsanların çoğu yoksuldu. Bu nedenle çarşıdan, pazardan aldığımız yiyecekleri veya eşyaları taşıyacak hamallar bulmak zor olmuyordu... Hamal isen iki şey önemli oluyor senin için: Yük ve yol... Ancak sırtına aldığın yükle o gidilecek yolu aşabilirsen ücret de önemli bir konu oluyor. Yoksa boşa cereme çekiyorsun!

***

İşte bunu düşünüyordum, yanımdaki hamalla yola çıkarken. Çünkü yanıma aldığım hamal ihtiyardı. Kendinden büyük bir yük almıştı. Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı yalnızca, onunkinin çeyreği... Diyordum ki içimden, “Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları, Yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!” Nitekim çok geçmeden hamal, “Mola zamanı. Gel biraz dinlenelim!” dedi. Ben de “Ne molası!” dedim ona hayretle. Sonra da “Ben daha terlemedim!” dedim.

***

Sözüme aldırmadı. Durdu, çöktü. Yükünün ipini salarken “Sen de dinlen hadi!” dedi. Benim ise canım sıkılmıştı bu işe. Genç olduğumu, ondan kuvvetli olduğumu, bunun gibi bir bunakla yola çıkmamın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum. O ihtiyar, bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinlenirken ben, huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum. Bir saat kadar sonra yine durdu, oturdu, dinlendi. Ben kızgınlıkla dolandım etrafında. “Yükünü indirip sen de dinlen!” demesine aldırmadım, hatta ona daha çok kızdım. Sonra yine durdu. Bana da “dinlenmemi” söyledi yine ama dinlemedim onu. Yarım saat sonra yine “Dinlenelim mi?” diye sordu. Ben de kızgın kızgın başımı salladım...

***

Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum, birden bire dizlerimin bağı çözüldü. Kafamın içinde uçuşan karasinekler sustu, çöküp kaldım. Kayış, kolumdan çıktı, sırtımdaki bavullar kaydı. Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim. Uyumuştum da uyandım mı yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım... Baktım kendi kocaman yükünün üzerine benim sırtımdaki bavullarımı da bağlamıştı. Küçük tasına birazcık su koyup dudağıma dayadı, içtim. Sonra koluma girerek “Haydi kalk! Bana yaslan. Ağır ağır gider ve bir süre sonra gene dinleniriz.” dedi. Dediğini yaptım. Omzundan güç aldım, ama asıl anlattıkları iyi geldi bana.

***

“Ben, yılların hamalıyım.” dedi ve anlatmaya başladı. “Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu, dinlenmek istemediklerinden yükleriyle birlikte kendileri de toprağa seriliverdi sonunda... Yolda gördüğümüz saçılmış kuru kemiklerin çoğu, anlattığım bu insanlara ait... Halbuki bir yükü ‘taşımak’ bizim işimiz, ‘altında ezilmek’ değil! Unutma ki bir yük, taşıdıkça ağırlaşır. Dinlenerek sen yükünü hafifletiyorsun! Belki günün birinde hamallığın şekli değişir. Belki o günleri ben göremem… Lakin sen kavuşursan o zamanlara, aman ha, kafanın içinde de sakın yük taşıma! Akşamları bırak ve hafifle... Sabah dinlenmiş olarak yeniden taşırsın yükünü. Bizim işimiz, bugünü yarına taşımak, bugünün altında yok olmak değil. Çünkü yarınlarda bizi bekleyenler var, taşıdıklarımızı bekleyenler var...”

HERKESİN YÜKÜ AĞIR

Gerçek şu ki hepimiz şu kısacık hayatın hırsla koşuşturan bilinçsiz hamallarıyız. Herkesin yükü ağırdır kendince. Bari akşamları yüklerinizi indirin omuzlarınızdan. Hafifleyerek gidin evinize. Gülümseyerek girin kapıdan içeri. Sabaha, elbette daha kolay bulacaksınız ayağa kalkıp yükünüzü sırtlanacak o gücü!

YÜKLERİN ALTINDA EZİLİP KALABİLİYORUZ

Evet değerli dostlar, güzel bir öykü değil mi? Yaşamımız boyunca o kadar çok yük taşıyoruz ki işte o yüklerin altında ezilip kalabiliyoruz. Öyküde anlatıldığı gibi belirli aralıklarla dinlenmemiz; sırtımızdaki, içimizdeki ve çevremizdeki yükleri indirmemiz, bizi yoran, zorlayan, engelleyen yüklerden kurtulmamız gerekiyor. Buradaki asıl söylenmek istenen, zihnimizdeki ve çevremizdeki gereksiz yükler. Bizi yoran, engelleyen, zorlayan gereksiz yaratıklardan, düşüncelerden, takıntılardan kurtulmak; sağlıklı ve mantıklı düşüncelerle aydınlık yarınlara yürümek gerekiyor. Yüklerimizi, duygu ve düşüncelerimizi en doğru ve bilinçli biçimde geleceğe taşımak ve yaşamın güçlükleri altında ezilmemek dileğiyle yarınlarınız dingin olsun.

Sözün Özü:

Şu yaşamda en ağır yük, yanlış insanlara verilen değer olsa gerek. Kitap Yüzü 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve manisadenge.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.